6 Ağustos 2012 Pazartesi

Tanrının var olma olasılığı nedir? - 1

Alt Başlık: Metafizik kavramlar, Tanrı ve Tasarımcı

  Bu soruyu yanıtlamak için ilk önce bir tanrı tanımı yapmamız gerekmektedir. Ancak belli bir dine mensup insanlar arasında (örneğin Müslümanlar arasında) bile her şeyiyle belirlenmiş kişiden değişmeyen bir tanrı tanımı yoktur. Çünkü insanlar, kendi hayat görüşlerine, yaşadıkları toplumun kültürüne, yaşamlarına ve buna bağlı olarak gereksinimlerine, sahip olduğu bilgiye, eğer bir dine inanıyorsa (yani deist değil, teist ise) o dinin tanımlarına ve daha bir çok sebepte dahil olmak üzere bu etkilerin karışımıyla kendine özel bir tanrı tanımı oluşturur. Bu yüzden bu yazıda tanrıyı, evreni yaratan (zorunlu olarak doğaüstü) bir varlık olarak tanımlayacağım.

  Tanrı, metafizik bir kavramdır. Metafizik kavramlar, ancak fenomenleri doğal sebeplerle açıklayamadığımız veya açıklayamayacağımızı düşündüğümüz zaman kendilerinin doğru olduğunu iddia ederler. Eğer bir fenomeni, doğal sebeplerle açıklayabilirsek, metafizik kavramların doğruluk iddiası ortadan kalkar. Buradan da fark edebileceğiniz üzere metafizik kavramların varlığını sağlayan şey, fenomenleri doğal sebeplerle açıklayacak delillerin hiçbir  zaman bulunamayacağına dair duyulan inançtır. O zaman metafizik kavramların varlığı, cahilliğe dayanmakta değil midir?

  Tanrının metafizik bir kavram olması 2 sorunu da yanında getirir. İlk sorun tanrının nedeni olmak istediği fenomenlerin doğal yollarla açıklanması imkansız olsa bile (ki şunu ana kadar öyle bir şey olmadı; olacağa da hiç benzememektedir. Çünkü evren büyük patlamadan itibaren birikimsel bir süreç ile bu hale gelmiştir. Doğal yollarla gelişen ve değişen bir evrenin doğal yollarla açıklanamaması ancak ya bizim bilimsel tezlerimizden birinde hata yaptığımızı ya da elimizdeki bulguların yeterli olmadığını gösterir ki bu da geriye tanrı kavramını kullanma şansını (şu anlık) sağlayan tek bir soru bırakır. Bu evrenin var olmasına neden olan bir yaratıcı var mıdır?) bunu yapanın tanrı olduğunu ispatlayamayız. Çünkü başka metafizik kavramlar da ortaya atılıp tanrının, sebebi olduğunu iddia ettiği fenomenlerin sebebi olduğu iddia edilecek; ancak tanrı da dahil olmak üzere ortaya atılmış olan tüm metafizik kavramlara ait delil olmayacağı için (metafizik kavramların delilsizlikten ortaya çıktığını belirtmiştik) hiçbirinin doğruluğu kanıtlanamayacaktır. Sadece herhangi birisinin doğru olduğuna inanabiliriz. Ancak bunun hiçbir önemi olmayacaktır.

  İkinci sorun ise bilimin tanrı kavramını neredeyse gereksiz saymasıdır (bilim her zaman bir hata yapmış olma olasılığına karşı bir hata payı bırakır. Ancak bazı önermeler o kadar çok delille desteklenir ki tersini iddia etmek neredeyse aptallıkla eşdeğerdir). Bilim, yöntembilimsel doğalcıdır. Yöntembilimsel doğalcılık, açıklanmak istenen şeyin açıklamasını (nedenini) ilk olarak doğal yollarda aramaktır. Eğer açıklanmak istenen şey, hiçbir şekilde doğal yollarla açıklanamıyorsa o zaman metafizik kavramları da değerlendirmeye alabilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir şey vardır. Bilim, birikimsel bir süreç olarak işler ve bunun sonucu olarak da evreni açıklayan kapsamlı bir sistem ortaya çıkarır. Eğer şu anda elimizdeki bulgular bazı şeyleri açıklamaya yetmiyorsa, bu hiçbir zaman yetmeyecek demek değildir. Bulgularımız arttıkça sorunu çözebiliriz. Kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı değildir. Peki bu söz aynı zamanda (tanrı da dahil olmak üzere) metafizik kavramlar için de geçerli midir? Yanıt, hayırdır. Çünkü metafizik kavramlar bilgilerimizdeki boşluklardan doğarlar. Diğer bir deyiş ile onun varlığını destekleyen şey kanıtsızlıktır. Eğer bilgi boşluğumuzu kapatırsak metafizik kavram yok olacaktır. O zaman tanrı cahilliğimizi kapatmak için yarattığımız bir perde olmasına karşın aslında cahilliğimizin tam bir yansıması olan bir kavram da değil midir?

  Bu güne kadar tanrının varlığını kabul ettirmek için en çok kullanılan iddia “ Bir iğne ustasız, bir resim ressamsız kendi kendine oluşamazken bu kadar karmaşık olan bu evren nasıl bir yaratıcı olmadan var olabilir?” dir.
Bir iğnenin veya resmin karmaşıklığı onun bir yaratıcısının olduğunu göstermez. Bütün gözlemler ve bunun sağladığı deliller iğnenin veya resmin bir yaratıcısı olduğu yönündeyse onun bir yaratıcısı olduğunu söyleyebiliriz. Biz resim yapan insanlar görüyoruz ve resimlerin kendi kendilerine oluştuklarını gösteren hiçbir delile rastlamadık. İşte bu yüzden diyebiliriz ki “ Resimlerin bir yaratıcısı vardır.” Ancak bir çiçek veya yıldız tamamı ile doğal (tanrısız) bir şekilde kendiliğinden oluşmaktadır. Tanrı tarafından yaratılmış bir çiçek de görmedik. Yaratılış ile doğal oluşum arasındaki fark birisinin tasarlanıp, diğerinin tasarlanmamış olmasıdır. Evren doğal bir şekilde birikimsel bir şekilde gelişmekte ve değişmektedir, tıpkı biz insanlar gibi. Evrende gördüğümüz bütün karmaşık dediğimiz yapılar da bu birikimsel sürecin bir ürünüdür. Basitten karmaşığa doğru alınan bir yoldur bu. Ancak tanrının birikimsel bir süreçle var olmamış yani hep aynı derecedeki karmaşıklığa sahip olduğu iddia edilmektedir. Eğer bunu böyle kabul edebileceksek neden evrenin de hep var olduğunu iddia edemeyelim? Tek gereken bir ilk etkidir ki evrenin bunu kendi içinde barındırması ve bu sayede büyük patlamanın gerçekleşmesi, tanrı fikrinden daha muhtemeldir. Hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğimiz, kesin bir tanımı olmayan (nedenlerin önceden belirtmiştik) tanrı kavramının neden var olduğu iddiası gerekçelendirilmelidir. Sanırım bizim de inanmamız beklenen bu kavram hakkında sorular sormaya hakkımız vardır. Başlangıç olarak “tanrı hep var mıydı? Neden evreni yarattı?” Eminim ki inançlı insanlar bu 2 soruya da, bunun gibi diğer sorulara da yanıt vereceklerdir. Ancak bu yanıtlar delille değil mantıksal yordam ile olacaktır; daha doğrusu hatalı bir mantıksal yordam. Çünkü mantıksal yordam, bilmediğimiz şeyleri bildiklerimizle açıklamaya çalışmaktır. Bilmediğimiz şeyleri, tanrı gibi bilmediğimiz başka şeylerle açıklamaya çalışmak ise anlamsız bir atıp tutma oyunudur ve sorunu daha da büyütmekten başka bir işe yaramamaz. Evrenin nasıl oluştuğunu açıklamaya çalışırken, cevabı test edilemez (doğrulanamaz), yanlışlanamaz ve kesin bir tanımı olmayan kavramın getirdiği sayısız soru, ana soruyu hem gölgede bırakır hem de çözülemez hale getirir. Olasılıklar havuzunun dışından bir yanıt seçmenin hatta yaratmanın mantıklı bir tarafı yoktur.

Not: Yazının devamı, yazının sonundan da fark edebileceğiniz üzere olasılıklar üzerine olacaktır.

Şeytanın Papazı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder