29 Ağustos 2012 Çarşamba

Elayne Boosler'dan Aforizmalar


Elayne Boosler

Hakkında: 1952'de doğmuş Amerikalı komedyen.

"Vatikan taşıyıcı anneliğe karşı çıkıyor. İyi ki İsa'nın doğduğu tarihte böyle bir kuralları yoktu."

Christopher Hitchens - Genç Felsefeciye Mektuplar


Yazar: Christopher Hitchens
Kitabın İsmi: Genç Felsefeciye Mektuplar
Önerilen Yayınevi: Profil Yayıncılık
Tür: Popüler Bilim Dizisi
Çevirmen: Zeynep Ertan

Tanıtım Bülteninden:

Kariyer yerine yaşanmış bir hayat yaşa. Doğru olanın korunmasında yer al. Yaşanan özgürlük, yaşadığın birkaç kaybı telafi edecektir. Diğerlerinin tarzını beğenmiyorsan, kendininkini geliştir. Çoğalmanın hilelerini bil, sohbetlerde kendini ortaya koy ve o zaman çalışmanın keyfi günlerini doldurur.

Yukarıdaki alıntının yer aldığı Genç Felsefeciye Mektuplar çok satan ve dünya çapında bir provokatör olan Christopher Hitchens’in radikal, at sineği, başına buyruk, asi ve sabırsız genç bay ve bayanlardan oluşan gelecek kuşaklara ilham verdiği sıra dışı bir çalışma.

Asil ruhlu muhaliften, baş belası gereksiz kişilere kadar tüm “muhalif konumları” inceleyen Hitchens, sonraki kuşaklara kendisine ilham veren zihinleri ve aykırı kişileri tanıtıyor; Emile Zola, Rosa Parks ve George Orwell gibi yol göstericilerden faydalanıyor.

Genç Felsefeciye Mektuplar kendine güvenen siyasetçilerin suyunu çıkarırken, samimiyetsiz aydın sınıfının hâkimiyetinde paha biçilmez kıymetteki bir korkusuzlukla, kabul görmüş fikirleri ve basındaki görüş birliğini lime lime eden harikulade bir eser.


Nedim Gürsel - Allah'ın Kızları



Yazar: Nedim Gürsel
Kitabın İsmi: Allah'ın Kızları
Önerilen Yayınevi: Doğan Kitap

Tanıtım Bülteninden:

Yaşamını Paris'te sürdüren yazar Nedim Gürsel,Allah'ın Kızları adlı yeni kitabında, İslamiyet'in doğduğu toprakları, cahiliye dönemini ve İslamiyet'in doğuşunu anlatırken Hz. Muhammed'i bir roman kahramanı olarak yansıtıyor. Gürsel, İslam'da inanç ve şiddeti, Hz. Muhammed'in özel hayatıyla ilgili bazı vahiyleri sorguladığını söylediği romanı; bir çocuk ile Harb-i Umumi'de Medine'yi savunmuş dedesinin öyküsünü anlatıyor. Bu küçük çocuk ileriki yıllarında inancını yitirmiş, İslam ve Kuran konusunda bilgiye sahip bir yetişkine dönüşerek her şeyi sorguluyor.

Kitabın tanıtımını daha da ilgi çekici hale getirmek için burada kitap hakkında yapılmış eleştirel bir haberi alıntılıyoruz.

ŞEYTAN AYETLERİ'NIN TEHLİKELİ İZİNDE
Şeytan Ayetleri, Allah’ın Oğulları derken, şimdi de Allah’ın Kızları. Oryantalist bakışla İslam’ı yorumlama düşüncesi, İslam coğrafyasında yetişmiş sanatçılar için gerek ülkemizde, gerekse Batı’da geçer akçe olmayı sürdürüyor. Selman Rüşti’nin Şeytan Ayetleri kitabının ve İranlı ressamın Allah’ın Oğulları adını verdiği gay tablolarının ardından benzer bir çıkışı, yaşamını Paris'te sürdüren yazar Nedim Gürsel yaptı.

Gürsel, önümüzdeki hafta Doğan Kitap'tan yayımlanacak Allah'ın Kızları adlı yeni kitabında, İslamiyet'in doğduğu toprakları ve cahiliye dönemini anlatırken Hz. Muhammed'i bir roman kahramanı olarak yansıtıyor. Kuran'ı temel aldığını söyleyen Gürsel, bugün Hürriyet’e verdiği röportajda Hz. Muhammed’in, ‘özel hayatında Allah’ı ve ayetlerini çıkarı için kullandığını’ iddia ediyor.

Gürsel, İslam kaynaklarında da yer alan Hz. Muhammed’in Zeyd’in karısı Zeynep’e âşık olması olayını ve ebter olaylarını oryantalist bir bakış açısı ile çarpıtarak dile getiriyor.

Peki, Allah’u Teala’nın ‘Habibim’ diye andığı Hz. Mumammed’in, Kuran ayetlerini kendi nefsi için kullanması söz konusu olabilir mi?

İlmimizin yetmediği noktada İslam Araştırmaları Merkezi İSAM’dan ilahiyatçı Dr. Ömer Türker’e danıştık. Türker’in görüşleri şöyle:

Allah’ın Kızları ifadesi oldukça çirkin

Zeyd olayında Hz. Muhammed’in açıklanmasını istemediği bir olay deşifre edilmiştir. Bunun hem de çarpıtılarak dillendirilmesi uygun değil. Hz. Peygamber’in kendi pratik hayatında ve stratejisinde Allah’ı kullanması söz konusu bile değildir. Bu bir peygamber hakkında asla söylenmemesi gereken bir söz.

Gene bir başka olayda Hz. Ayşe için zina iftirası atılmış, Peygamber Efendimiz bir büyük bir sıkıntı içinde beklemiştir. Eğer ayetleri kendi özel hayatı için kullansaydı, sıkıntıya düşmeden hâşâ kafasından bir ayet uydururdu.

Allah’ın Kızları ifadesi oldukça çirkin bir ifade. Ama asıl sorun, Hz. Muhammed’in Peygamberliğine aykırı bilgi ve yorumlar verilmesi. Yazar, Hz. Peygamber’in kendi çıkarları için ayetler uydurduğunu iddia ediyor. Bu tamamen yanlış.

Kevser Suresi’ndeki Hz. Muhammed ile ilgili suçlamaya verilen cevabı, yine Peygamber Efendimizin şahsi bir meselesi olarak değerlendiriyor.

Yazarın anlamadığı temel mesele şu: Hz. Muhammed ile ilgili hiçbir olay Hz. Muhammed’in şahsi meselesi değildir. Ümmeti bağlar ve onlarla ilgilidir. Hz. Muhammed’in yaşamı, ayetleri bütünler ve dini oluşturur. Onu tek başına düşünmemek gerekir. Onun attığı her adım, arkasından gelecek nesiller için birer örnektir. Yani Hz. Muhammed’in hayatı bir anlamda kamusaldır.

Yazar ayetlerin bağlamını çok yanlış bir yere oturtuyor. Nübüvvetle, peygamberlik müessesesi ile sorunu var. Vahye inanmakta zorlanıyor. Tüm sorun buradan ileri geliyor. Tüm ateistler elbette böyle düşünmüyor.

ÇOCUKKEN DİNDARDI, GENÇKEN MARKSİST; ŞİMDİ BİR AGNOSTİK

1951 yılında Gaziantep’de doğan Nedim Gürsel, dindar dedesi ile Cuma namazlarına gittiği çocukluk yıllarının ardından gençlik yıllarında Marksizme ilgi duydu. 20’li yaşlarını Türkiye’de devrim yapma hayalleri kuran bir delikanlı olarak yaşayan Gürsel, aradan geçen uzun yılların ardından şimdi ne Müslüman ne de ateist. Kendi ifadesi ile o bir agnostik. Yani şüpheci.

50’li yaşlarını geçtikten sonra bir o kadar daha yaşamayacağını fark eden ve yeniden mutlak bir yaratıcıyı aramaya başlayan Gürsel’in metafizik kaygılarla yazdığı yeni romanı, kafasının karışık olduğu bir dönemin ürünü. Nedim Gürsel asla yeni bir Selman Rüşti değil. İnananların, kendisi hakkında merhametle dua etmesi gereken üretken bir romancı.

27 Ağustos 2012 Pazartesi

Jean Meslier - Sağduyu Tanrısızlığın İlmihali


Yazar: Jean Meslier
Kitabın İsmi: SAĞDUYU Tanrısızlığın İlmihali
Önerilen Yayınevi: Kaynak Yayınları
Tür: Aydınlanma ve Dinler
Çevirmen: Sadık Perinçek

Tanıtım Bülteninden:
Bu kitap, Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle, 1928 yılında, Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları arasında Aklı Selim adıyla yayımlandı ve basımı İstanbul’da, Devlet Matbaası’nda eski harflerle gerçekleştirildi. Genç Cumhuriyet’in Aydınlanma savaşçılarından Dr. Abdullah Cevdet’in bu çevirisi, 1929’da Latin harfleriyle yeniden yayımlandı. Aydınlanma Çağı’nın filozoflarına esin kaynağı olan Jean Meslier bir rahipti. Yani, Fransa’nın Turan Dursun’u…Tüm dinleri kıyasıya eleştirdi. İnsan düşüncesiyle temas ettiği her noktada dini idelojiyi yerle bir etti. Elyazmaları, Paris’te gizlice elden ele dolaştırıldı. O günün parasıyla 10 altın Lui’ye kapışıldı.

Meslier’nin düşüncelerini yayma mücadelesi verenlerin başında gelen Voltaire, “Hiçbir şey, Meslier’nin kitabından daha etkili olamaz” diyor.Ünlü filozoflardan D’Alambert’in ifadesi ise şöyle: “Dışardan az görünen kuvvetiyle bu derece etki yapan yalnızca top barutunu tanıyorum. Jean Meslier’nin kitabı top barutuna benziyor.”

Denizli Devlet Hastanesi’nde ‘Harun Yahya’ Propagandası!


Denizli Devlet Hastanesi’nde “Harun Yahya” propagandası yapmak için açılan stant, halkın büyük tepkisi üzerine güvenlikler tarafından kaldırıldı.
Harun Yahya propagandaları bu kez devlet hastanesi önlerine kadar geldi. Denizli Devlet Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Bölümü önünde stant açıp Yahya’nın A 9 adlı televizyon kanalını ve bilim karşıtı yayınları propaganda eden stant halkın yoğun tepkisi üzerine kaldırıldı.
Denizli Devlet Hastanesi önünde stant açıp künye bilgileri dahi olmayan Harun Yahya dergilerini ve A9 adlı televizyon kanalının tanıtım broşürlerinin dağıtımını yapan stant hastane önündeki Denizlililerin yoğun tepkisini çekti.
Standa tepki gösteren bir vatandaş izin dahi alınmadan üstelik bir hastane önünde bilim karşıtı propaganda yapıldığını belirterek tepki gösterince, stant görevlisi kadın “Allah’ın izniyle dağıtıyoruz size ne oluyor? Allah’ın izniyle Türk-İslam Birliği kurulacak” cevabı verdi.
Çıkan tartışmanın ardından hastaneye gelen diğer Denizlililerde standa tepkilerini dile getirince, stant görevlisi kadın bu kez AKP’li Denizli Belediye Başkanı’nın da bu stant ile ilgili bilgisi olduğunu ve hiçbir künye bilgisi bulunmayan broşürlerden Belediye Başkanı’nın da aldığını söyledi.
Tartışmanın büyümesi üzerine olay yerine gelen hastane güvenlikleri standın kaldırılmasını isterken, stant kısa süre sonra hastane önünden kaldırıdı.
Haber Sol'dan alınmıştır.

25 Ağustos 2012 Cumartesi

Ambrose Bierce'dan Aforizmalar


Ambrose Bierce

Hakkında: 1842'de doğmuş, 1914'te ölmüş Amerikalı hicivci, şair ve eleştirmen. 1881 ile 1906 yılları arasında gazetede yayımlanan bir yazı dizisi kitap haline getirilerek "Şeytan'ın Sözlüğü" adıyla yayımlanmıştır.

"Hıristiyan: İsa'nın öğretilerini benimseyerek, günah dolu yaşamdan elini eteğini çekmiş kişiler."

"Falcı: Müşterisinin -yani mankafanın- farkına varmadığı şeyleri görme yetisine sahip, genellikle kadın olan kişiler."

"Papaz: Kendi geçici ruhani ilişkilerini düzeltmek için bizimkilerin yöntemini üstlenen bir adam."

"Vaiz: Özellikle bizim günahlarımızdan arınacağımız ve komşularımızın lanetleceği gibi konuların müjdecisi."

"Kafir: New York'ta Hıristiyanlığa inanmayan, Konstantinopolis'te ise inanan kişilerdir."

"Okyanus: Solungaçları olmayan insanlar için yaratılmış dünyanın üçte ikisini kaplayan su kütlesi."

"Dua: Günah çıkararak değersiz olduğunu itiraf etmiş tek bir kişi için, evrenin kanunlarının geçersiz kılınmasını istemek."

"İşkence: Genellikle yanlış bir inancı takip eden müritlere, gerçek inançları kucaklamaları için tatbik edilen tartışmalı bir uygulama."

"Din: Bilinmeyeni doğasını cahilce açıklayan, umut ve korkunun çocuğu."

"Saygı: İnsanın Tanrı'nın, köpeğinde insanın karşısında benimsediği spritüel tutum."

"Aziz: Değiştirilmiş ve düzeltilmiş ölü bir günahkar."

"Mukaddes Kitap: Mübarek dinimizin, tüm diğer dinlerin temelini oluşturan yanlış ve sahte yazılardan arındırılmış kutsal kitapları."

Michel Onfray - Ateist Manifesto


Yazar: Michel Onfray
Kitabın İsmi: Ateist Manifesto
Önerilen Yayınevi: Yurt Kitap Yayın
Tür: Felsefe, Edebiyat
Çevirmen: Mustafa Kızıltan

Tanıtım Bülteninden:

TANRI öldü mü?.. Bakıp görmek lazım... Her zaman boşu boşuna beklediğimiz ve kanıtı olmayan bu haber, aslında güneşsel etkiler yaratmış olmalıydı. Oysa Tanrı'nın ölümünün ortaya çıkması için işaretler, kanıtlar gerekiyordu. Ama tüm bunlar eksikti.

Cesedi kim gördü? Nietzche'den başkası görmedi ve onun görmesi de yetersizdi...

Baal ve Yahve, Zeus, Tanrı ve Allah, Ra ve Wotan, aynı zamanda Manitu, isimlerini coğrafyaya veya tarihe borçludur. Hâlbuki hiçbiri diğerinden daha gerçek değildir; hepsi Odysseus'un ve Zerdüşt'ün, Diyonisos ve Don Kişot'un içinde evrimleşmiştir...

Richard Dawkins - Tanrı Yanılgısı


Yazar: Richard Dawkins
Kitabın İsmi: Tanrı Yanılgısı
Önerilen Yayınevi: Kuzey Yayınları
Tür: Bilim, Felsefe
Çevirmen: Kalisto

Tanıtım Bülteninden:

"Herkesin okuması gereken bir eser." 
-The Economist

Kendimizi, doğaüstü varlığın egemen olduğu yaşamlardan kurtarabileceğimiz, yeni bin yılın kitabi olarak görüyorum." 
-Brian Eno

'...eğlenceli, oldukça bilgilendirici, görkemli yazılmış ...aldığımız ilk dini eğitimden bu yana başımıza bela olan boş inançlardan kaynaklanan bu zırvalara kapıldığımız için zekice azarlanıyoruz' 
Rod Liddle, Sunday Times

'Heyecanlı ve neşeli bir kitap. Dawkins, kuvvetli tezlerinin tüm gücüyle kükreyerek geliyor…' 
Joan Bakewell, Guardian

'Ateşli, akıllıca, eğlenceli, moral verici ve hepsinin ötesinde ölümcül derecede lüzumlu…' 
Daily Express

'Tanrı Yanılgısı olağanüstü ilginç bir kitap... parıldayan dili ile anlatılmış bu kitap sadece okumayı bir zevk haline getirmekle kalmıyor, aynı zamanda geniş bir yelpazede düşünmemiz için beynimizi uyarıyor' 
Financial Times

'Dawkins, bir gölge süper güç tarafından sarmalanmış, elverişli ve rahat bir ortamda bulunan bir insan dünyasına ihtiyaç duymayan okuyuculara bir parça akıl ve entellektüel bakış ila haz veriyor' 
Herald Tribune

'Dünyayı bir kez daha yıkayan, köpüklü bir boş inanç gelgitine karşı, bütün kariyeri boyunca hayatın kendisinin zor ve muhteşem sebebini kanıtlayan büyük bir bilimadamından, fevkalade savaşçı bir atak' 
Johann Hari, Independent

"Yaratılışçılar ile Tanrı'ya inanlar, Dawkins'i kendilerinin bas düşmanı olarak görmekte haklılar. The God Delusion'da kendinin ne müthiş bir hasım olduğunu göstermektedir. Coşkuyla ve heyecanla okunan bir yapıt… Tam da Papa ile İslam'ın birbirinden uzaklaştığı bir ortama denk geldi." 
-The Guardian

Son zamanlarda, Discover dergisi, evrimi sert ve etkili savunduğu için Richard Dawkins'i "Darwin'in Rottweiler"i olarak anmaktadır. Prospect dergisi ise onu, (umberto Eco ve Noam Chomsky ile birlikte) dünyanın ilk üç halk aydınından biri olarak seçti. Bu kez Dawkins keskin zekâsını din üzerine çevirir, dinin hatalı mantığını ve yol açtığı acıları ifşa eder.

Eski Ahit'in cinsiyet takıntılı tiranından, Aydınlanma düşünürlerince müşfik (ama hala mantık dışı) Kutsal Düzenleyici olmasına kadar Tanrı'yı bütün formlarıyla eleştirir. Dine ilişkin bütün önemli argümanları didik didik eder ve doğaüstü bir varlığın olamazlığını açık seçik ortaya koyar. Konuları tarihsel ve çağdaş kanıtlarla destekleyerek, dinin nasıl savaşı ateşlediğini, bağnazlığı kışkırttığını, çocukları istismar ettiğini gösterir. Böyle yaparak, Tanrı inancının sadece akil dişi (irrasyonel) değil, ayni zamanda potansiyel olarak ölümcül olduğu seklinde zorlayıcı bir durum yaratmaktadır.

Dawkins'in dini çürütmeye yönelik ateşli ve şiddetli tarzı, Kutsal Kitap'ı delik deşik eden tutarsızlık ve zalimlikler durmadan dile getiren, "maharetli tasarım"ın anlamsızlığı ya da can çekişen Orta Doğu veya Orta Amerika köktendinciliği karşısında tüyleri diken diken olan herhangi biri tarafından bağrına basılacaktır.

Victor J. Stenger - Başarısız Hipotez: Tanrı



Yazar: Victor J. Stenger
Kitabın İsmi: Başarısız Hipotez: Tanrı
Önerilen Yayınevi: Aylak Kitap
Tür: Bilim
Çevirmen: Algan Sezgintüredi

Tanıtım Bülteninden:

Tarih boyunca Tanrı'nın varlığı üzerine tartışmalar büyük ölçüde felsefe ve teoloji sahalarında yapılmış, bu arada bilim saha kenarında oturup bu fikir ve sözcükler mücadelesini izlemekle yetinmişti. Fizikçi Victor J. Stenger, eğer Tanrı varsa, bir takım bilimsel kanıtların da bulunması gerektiğini söylüyor. Musevi, Hıristiyan ve İslâm dinlerinde sunulan Tanrı kavramını herhangi bir bilimsel hipotez olarak ele alan Stenger, evrenin bir yaratıcı elinden çıktığı ve insanların Tanrı'nın özel yaratıları olduğu görüşlerini tartarken fizik ve astronomideki yeni bulguları tartışıyor. Son dönemin modası Akıllı tasarım savlarını Tanrı'nın biyoloji üzerindeki etkisi olarak görüyor. Tüm bilimsel bulgularla kanıtları değerlendirdikten sonra evrenin Tanrı var olmasa nasıl olacağı beklenirse öyle olduğu sonucuna kuşkuya mahal bırakmayacak şekilde varıyor.

16 Ağustos 2012 Perşembe

Hıristiyan Kime Derler?



Alıntılanan Kitap: Bertrand Russel - Neden Hıristiyan Değilim?
Alıntılanan Bölüm: Hıristiyan Kime Derler?

Bugünkü anlam biraz değişti. Hıristiyanlıktan anladığımız bugünkü anlam daha bir belirsiz. Bununla birlikte, kendine Hıristiyan diyen kimsenin iki ayrı özelliğe sahip olması gerekmektedir. Bunlardan biri, dogmatik niteliktedir – Tanrıya ve ruhun ölümden sonra yaşadığına inanmanız gerekir. Bu iki şeye inanmıyorsanız, Hıristiyanım diyemezsiniz. Sonra, İsa konusunda da bazı şeylere inanmanız gerekir. Örneğin, Müslümanlar da Tanrıya ve ruhun öldükten sonra yaşadığına inanırlar, ama kendilerine Hıristiyan demiyorlar. Hiç olmazsa, İsa’nın, Tanrı değilse bile, insanların en iyisi ve en bilgesi olduğuna inanmanız gerekir. Buna da inanmazsanız kendinize Hıristiyan deme hakkınız yoktur. Almanaklarda veya coğrafya kitaplarında bu sözcüğün ayrı bir anlamı yok değildir, dünyanın nüfusunu, Hıristiyan, Müslüman, Budist veya fetişistler v.s. diye ayırmaktadırlar; bu anlamda doğal olarak hepimiz Hıristiyan oluyoruz. Coğrafya kitapları hepimizi içine alıyor, ama bu sadece coğrafya ile ilgili bir konu olduğu için göz önüne getirmeyebiliriz.  Bu yüzden, sizlere, Hıristiyan değilim derken, iki noktayı göz önünde tutmamız gerekiyor; birincisi Tanrıya ve ruhun ölümden sonra yaşadığına niçin inanmadığımdır; ikinciyse, her ne kadar İsa’yı büyük bir ahlakçı olarak kabul ediyorsam da, insanların niçin en iyisi ve bilgesi olmadığıdır.

Geçmişte, Tanrıya inanmayanların başarılı birtakım çabaları olmasaydı, Hıristiyanlığın bu denli esnek bir tanımını yapamazdım. Demin de dediğim gibi, bu sözcük eskiden daha çok şey ifade ediyordu. Örneğin, cehenneme inancı kapsıyordu. Yakın zamanlara kadar sonsuz cehenneme inanç, Hıristiyanlığın temel bir konusuydu. İngiltere’de bildiğiniz gibi, Meşveret Meclisinin bir kararıyla temel niteliğinden çıkmıştır, Canterbury Başpiskoposuyla York Başpiskoposu Bu kararı kabul etmemişlerdir; ama bizim ülkemizde dinimiz Parlamentodan çıkan bir yasa ile düzenlenmektedir, bu bakımdan Meşveret Meclisi piskopos hazretlerine kulak asmadan, cehennem kavramını Hıristiyan için gerekli kılmamıştır. Böylece Hıristiyanın cehenneme inanması gerektiği üstünde durmayacağım.

13 Ağustos 2012 Pazartesi

Bertrand Russel - Neden Hıristiyan Değilim?


Yazar: Bertrand Russel
Kitabın Adı: Neden Hıristiyan Değilim?
Tür: Felsefe
Çevirmen: Ender Gürol
Önerilen Yayınevi: İlke Kitap

Tanıtım Bülteninden:
Russell'in, özgün adı "Why I am not a Christian" olan "Neden Hıristiyan Değilim" adlı yapıtı, yayınlandığından bu yana, bağnazlığa karşı aydınlanma düşüncesini savunan temel yapıtlardan biri olmuştur. Dinin uygarlık için yararlı olup olmadığı, tanrının varlığı, dinle ahlak ilişkisi ve Hıristiyanlığın toplumsal yaşama etkileri gibi konuları açıklıkla tartışan bu yapıtı Ender Gürol'un Türkçesiyle sunuyoruz.

12 Ağustos 2012 Pazar

Mikhail Bakunin'den Aforizmalar


Mikhail Bakunin

Hakkında: 1814'te doğmuş, 1876'da ölmüştür. Rus anarşist lider, aynı zamanda bir teorisyen ve yazardır da Anarşizmi geliştiren önemli isimler arasındadır.

"Bizler materyalist ve ateistleriz ve gerçeklerle övünürüz."

"İnsanların kiliseye gitme sebepleri meyhaneye gitme sebepleriyle aynıdır: Kendilerini uyuşturmak, acılarını unutmak, birkaç dakikalığına da olsa özgür ve mutlu olduklarını hayal etmek."

10 Ağustos 2012 Cuma

Kadıköy, Sahte Fosil Sergisine 2. Günde Geçit Vermedi!


Çarşamba günü Süreyya Operası'nın önünden Kadıköylüler'in müdahalesi ile kaldırılan sahte fosil sergisi ertesi gün yeniden açılınca, kitlesel bir tepkiyle karşılaşarak Kadıköy'den kovuldu

Belediyeye yapılan şikayetler sonucunda yasaklatılmasına rağmen polis korumasında sürdürülmeye çalışılan sergi dün öğleden sonra kitlesel bir tepkiyle karş
ılaştı.

Zabıta tarafından kendilerine yapılan yazılı tebligata rağmen serginin polis korumasında devam etmesi üzerine “Evrimi Savunuyorum” adlı çalışmayı yürüten TKP Kadıköy İlçe Örgütü, Bahariye Caddesi'nde "Bilim düşmanları teşhir edilmelidir" başlıklı bir bildiri dağıttı. Vatandaşların da katılımıyla kısa sürede eyleme dönüşen bildiri dağıtımının ardından sahte fosil sergisi kaldırılmak zorunda kaldı.

Eylem sırasında yapılan konuşmalarda sergileri finanse ettiği ve Harun Yahya adıyla evrim karşıtı çalışmalar yürüttüğü bilinen Adnan Oktar ve bilim düşmanlığı teşhir edilirken "Çocuklarımıza bunu yapmalarına izin vermeyelim, bu insan aklına hakarettir, bu ülkeyi yobazlara teslim etmeyeceğiz" denildi.

Haber Sol'dan alıntıdır.

Haberin Videosu:




9 Ağustos 2012 Perşembe

Kadıköy, Sahte Fosil Sergisine 2. Günde Geçit Vermedi!

Bugün bende bu eylemin içerisinde bulundum. Yapılan eylemin videosu sonunda hazır. 
Not: Video evrimi savunuyorum kanalından alınmıştır.

Aristoteles'ten Aforizmalar


Hakkında: İsa'dan Önce 384'te doğmuş, 322'de ölmüştür. Ünlü Yunan filozofudur.

"İnsan Tanrıları kendi suretinde yaratmıştır. Sadece görünüşlerini değil, hayata bakış açılarını da."(Yunan Tanrılarının, Allah'tan farklı olarak, kendilerine özgü yaşam tarzları vardı.)

Video: Kadıköy HY'nin Sahte Fosil Sergisine İzin Vermedi!

Kadıköy Harun Yahya'nın Sahte Fosil Sergisine İzin Vermedi!



Bilim düşmanlarının Kadıköy Süreyya Operası önünde açtıkları sahte fosil sergisi Kadıköy sakinlerinin müdahalesiyle kaldırtıldı.
Adnan Oktar tarafından finanse edildiği bilinen ve bilim çevreleri tarafından uzun yıllardır uyarısı yapılan sahte fosil sergilerinin bir yenisi Çarşamba günü Kadıköy Süreyya Operası önünde açıldı. Kadıköylüler, Bahariye Caddesi üzerinde açılan sergiyi istemediklerini dile getirince tartışma büyüdü.

"Fosilleri özel koleksiyonculardan topluyoruz"
"110 milyon yıllık fosilleri sokak ortasında plastik kutularda nasıl sergiliyorsunuz? Bilimsel raporlarınız nerede?" sorusu üzerine serginin sorumlusu olduğunu söyleyen şahıs, fosilleri özel koleksiyonculardan topladığını, bunu parası olan herkesin yapabileceğini söyledi. Bunun üzerine tartışmaya katılan bir vatandaş bu kadar değerli olduğu iddia edilen hiçbir fosilin bilimsel raporları ve kaydı olmadan sokakta sergilenemeyeceğini belirterek durumun tarihi eser kaçakçılığı sayılacağını ya da fosillerin sahte olduğunu söyledi.

110 milyon yıllık fosilleri sergilemek için zabıta izni!
Resmi belgelerinin sorulması üzerine zabıtadan aldıkları izin belgesini gösteren sergi sorumlusu, etrafta toplananların gülümsemesine neden olurken, sergideki fosillerin herhangi bir resmi envanterde kayıtlı olmadığı ortaya çıktı.

"Çocuklarımızın akıllarıyla oynamanıza izin vermeyeceğiz!"
Olay yerine polisin gelmesi ile Kadıköylüler serginin kaldırılmasını istediklerini, sahte fosillerle çocukların ve gençlerin beyinlerinin yıkanmasını istemediklerini dile getirdiler. Tartışmanın büyümesi ve müdahale edenlerin sergi kalkmadan olay yerinden ayrılmayacaklarını belirtmeleri üzerine sergi kaldırıldı.
Kim olduklarını ve fosillerin bilimsel kaynağını açıklamakta güçlük çeken sergi sorumlularının "110 milyon yıllık fosilleri" havlulara sararak çantalara gelişigüzel koyduğu görüldü.

Prof. Dr. Berna Alpagut: "Her fosilin bir kaydı olması gerekir"
Olayla ilgili olarak görüşünü aldığımız antropolog Prof. Dr. Berna Alpagut fosillerin tüm dünyada yasalarla korunduğunu, tescil ettirilmesi ve kayıt altına alınmasının zorunlu olduğunu belirtti. Prof. Alpagut, "Fosili bir üniversitenin kazı ekibi de bulmuş olabilir, özel bir koleksiyoncu da olabilir. Ancak bütün buluntuların bulunduğu bölge, bulunduğu tarih, bulan ekibin yazıldığı bir künyesinin olması gerekiyor ve fosilin hangi resmi kurumda kayıtlı olduğunun belgelenmesi gerekiyor. Aksi takdirde ya tabiat varlıkları kaçakçısı konumuna düşersiniz ya da düpedüz sahte fosillerle birilerini kandırmaya çalışıyorsunuz demektir" diye konuştu.

Yasa ne diyor?
2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu'nun 24. maddesinde "Koleksiyoncular faaliyetlerini, Kültür ve Turizm Bakanlığına bildirmek ve yönetmelik gereğince, taşınır kültür varlıklarını envanter defterine kaydetmek zorundadırlar" deniliyor. Maddede ayrıca "Koleksiyoncular, ilgili müzeye tescil ettirerek, koleksiyonlarındaki her türlü eseri on beş gün önce Kültür ve Turizm Bakanlığına haber vermek şartı ile kendi aralarında değiştirebilir veya satabilirler. Satın almada öncelik Kültür ve Turizm Bakanlığına aittir" ifadesi yer alıyor.

Haber Sol'dan alınmıştır.

Haberin Videosu:

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Din Öğretmeni, Öğrencisine Tecavüz Etti!


Tecavüzü uğradığını öğretmenine anlatınca...
İZMİR’in Dikili İlçesi’nde lise öğrencisi 15 yaşındaki E.A. bir fırıncı ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeninin tecavüzüne uğradığını öne sürerek, ailesiyle birlikte savcılığa suç duyurusun
da bulundu.

Dikili Çok Programlı Lisesi 1’nci sınıf öğrencisi E.A., iddiaya göre geçen 8 Mart’ta babasının fırıncı arkadaşı 55 yaşındaki A.K.’nın tecavüzüne uğradı. E.A.’ya, daha sonra durumu anlattığı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni 52 yaşındaki R.K. da tecavüz etti. Olayın duyulmasının ardından E.A., babasıyla birlikte Dikili Cumhuriyet Savcılığı’na giderek, şikayetçi oldu. E.A., savcılıkta, psikolojik danışman eşliğindeki ifadesinde, kendisine tecavüz ettiğini ileri sürdüğü A.K.’yi daha önce babasıyla aynı fırında çalışması nedeniyle tanıdığını belirterek, şöyle dedi:

"Daha sonra eşi E.K. ile tanıştık. Evlerine gidip- gelmeye başladım. Bir gün E.K., bana kocasının benimle birlikte olmak istediğini söyledi. Kabul etmedim. Geçen 8 Mart’ta A.K.’nın çalıştığı çarşıdaki fırına gittim. A.K. ve eşi E.K. vardı. E.K., beni fırının arkasındaki soyunma kabini olarak kullanılan bölüme götürdü. Daha sonra yanımıza eşi A.K. geldi. Bir süre sonra E.K., bizi yalnız bırakıp çıktı. A.K., okul ünüformamın eteğimi çıkarmaya başladı. ’Ne yapıyorsun, dur’ dedim. Ancak, durmayıp, beni yere yatırdı, tecavüz etti. Daha sonra kendisini üzerimden iterek, uzaklaştırdım. Ancak, cinsel ilişki sırasında bağırmadım. Çünkü sesimin çıkmayacağını düşündüm. Daha sonra üzerimi giyindim. Çıkacağım sırada E.K., yanıma geldi. Beni tuvalete soktu. Birlikte cinsel organıma baktık. Kanama yoktu. Buna ben de şaşırdım. Çünkü ilk kez zorla da olsa biriyle oluyordum. Daha sonra fırından ayrıldım. Birkaç gün sonra evlerine gidip E.K.’ye hamilelik testi yaptırmak istediğimi söyledim. Ancak, E.K., ’Hemen hamile kalmazsın’ diyerek, gerek olmadığını söyledi. Aradan birkaç gün geçtikten sonra bu defa fırına gittim. E.K., hamilelik testi almıştı. Birlikte testi yaptık. Ancak, sonuç negatif çıktı. İki hafta kadar sonra olayı okul arkadaşım A.’ya anlattım. Bana, bir daha o kişilerle görüşmememi söyledi. Ancak, iki hafta kadar sonra tekrar fırına gittiğimde, A.K.’yi arka tarafa, adını sonradan öğrendiğim S. isimli biriyle girerken gördüm. Bunun üzerine bir daha fırına gitmemeye başladım. Bir ara okuldan eve giderken A.K. ve arkadaşı A.T. ile karşılaştım. A.T., A.K. ile görüşmeye devam etmemi isteyip, aksi takdirde olanları herkese anlatacağını söyledi. A.K.’nin eşi E.K. de eşini kıskandığını belirtip, benden eşi ile artık görüşmememi istedi. Aksi takdirde elindeki eşiyle öpüşürken çekilmiş fotoğrafımı aileme vermekle beni tehdit etti."

DİN BİLGİSİ ÖĞRETMENİ DE TECAVÜZ ETTİ İDDİASI

E.A., ifadesinde geçen mayıs ayında olanları anlatıp, yardım istediği Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmeni R.K.’nin de kendisini bir dernek binasına götürüp tecavüz ettiğini öne sürdü.

E.A. kendisine tecavüz ettiklerini ve tecavüze yardımcı olduklarını ileri sürdüğü kişilerden şikayetçi oldu.

"FARKLI BİR RUH HALİNDE OLMASI GEREKİRDİ"

Psikolojik Danışman Ali Karataş, E.A.’nın olayları anlatırken kısmen çelişkilere düştüğünü belirterek, "Bu olaylar karşısındaki ruh halinin gayet normal olduğunu gördüm. Anlattığı olayları yaşamış olan bu yaştaki bir çocuğun farkı bir ruh halinde olması gerektiği kanaatindeyim. Bu yönde tedavi ve rapor alınması uygundur" diye görüş bildirdi.

Savcılıktaki ifadesinin ardından İzmir Adli Tıp Kurumu’nda sağlık kontrolünden geçirilen E.A.’ya ’elastik bir yapıda kızlık zarına sahip olduğu’ yönünde rapor verildi.

Kıza tecavüz ettikleri öne sürülen A.K. ve R.K. ise ifadelerinde haklarındaki suçlamaları kabul etmedi. Suçlananlarla ilgili herhangi bir gözaltı işlemi yapılmazken, soruşturmanın sürdüğü belirtildi.

7 Ağustos 2012 Salı

Fark Ettiniz Mi?



Fark ettiniz mi, din adamlarının en çok konuştuğu konu zina, kürtaj karşıtlığı gibi cinsel meseleler. İnsanlar arasındaki eşitliği sağlama, açlığı bitirme üzerine neredeyse hiç değinmiyorlar. Sanırım Tanrı konusunda vardıkları ortak karar fazla seks yaparsanız dünyaya kıyameti getireceği.

Seytanın Papazı

Hızlandırılmış Ateizm Dersleri


Susan B. Anthony'den Aforizmalar


Hakkında: 1820'de doğmuş, 1906'da ölmüştür. Amerikalıdır. Amansız bir kadın hakları savunucusu ve kölelik karşıtı mücadelecisidir.

"Tanrı'nın ne yapmalarını istediğini çok iyi bilen insanlara pek güvenmem, çünkü bu isteğin her zaman kendi arzularıyla aynı doğrultuda olduğunu fark etmişimdir."

Jean Anouilh'den Aforizmalar


Jean Anouilh

Hakkında: 1910'da doğmuş, 1987'de ölmüştür. Fransız bir oyun yazarıdır.

"Herkes Tanrı'nın yanında olduğunu düşünür. Zengin ve güçlü olanlarsa bunu bilirler."

6 Ağustos 2012 Pazartesi

İnanç ve Bilgi


Alıntılanan Kitap: Arthur Schopenhauer - Din Üzerine
Alıntılanan Bölüm: İnanç ve Bilgi

Bir bilgi dalı olarak felsefe neye inanmamız gerektiği veya neye inanabileceğimiz ile zerre kadar ilgili değildir, onun tek ilgilendiği şey ne bilebileceğimizdir. Şimdi eğer bu, inanmamız gereken şeyden farklı bir şeyse o zaman bunun inanca bile bir zararı olmayacaktır; çünkü o bilemeyeceğimiz şeyi öğrettiği iç
in inançtır. Eğer onu bilebilseydik o zaman inanç, tıpkı bir inanç öğretisinin matematikle birlikte ilerlemesi gibi, yararsız ve gülünç bir şey olarak görünürdü.

Buna karşılık inancın felsefeden daha fazlasını, çok daha fazlasını öğretebileceği ileri sürülebilir ama yine de felsefenin vardığı sonuçlarla tutarlı olmayan hiçbir şeyi öğretemez, çünkü bilgi inançtan çok daha sert ve sağlamdır, dolayısıyla eğer bu ikisi çarpışacak olursa inanç parçalanır.

Her halükarda bu ikisi birbirinden esaslı bir şekilde farklıdır ve karşılıklı menfaatleri gereği sert biçimde birbirinden ayrı kalmalıdır, böylece her biri diğerini dikkate almaksızın kendi yolunda ilerleyebilir.

Arthur Schopenhauer - Din Üzerine


Yazar: Arthur Schopenhauer
Kitabın İsmi: Din Üzerine
Önerilen Yayınevi: Say Yayınları
Tür: Felsefe
Çevirmen: Ahmet Aydoğan

Tanıtım Bülteninden:
Felsefe ve Din: Bu ikisinin bir diğeri karşısındaki konumu nedir? Her ikisi de hakikat arayışı içinde insana yardımcı olma iddiasında olduğuna göre nasıl oluyor da biri diğerini ortadan kaldırmaya çalışıyor ya da beriki öbürünü susturmaya kalkışıyor?

Kalabalıkları felsefi olarak aydınlatmak mümkün müdür? Mecaz ihtiyacı böyle bir aydınlatma imkânsızlığından mı kaynaklanmaktadır? O halde aradaki fark, birinin saf hakikat, diğerinin o hakikatin mecaza büründürülmüş ifadesi olmasından mı ibarettir? Eğer böyle ise avamın dilinde mecazın hakikate “inkılâp etmesi” ne anlama gelir? Bu durumda dinin her türlü hukuk ve düzenin vazgeçilmez temeli olma iddiası ne ölçüde savunulabilir?..

Schopenhauer Kitaplığı’nın bu yedinci kitabı Din Üzerine’de daha önceki kitaplardan sözünü sakınmazlığıyla tanıdığınız filozofun, içinde bulunduğumuz şartlar açısından da ilgisiz olduğu söylenemeyecek bu soruları yine aynı doğrudanlık ve sakınmazlıkla cevapladığını görecek ve yoğun bir düşünce metni olmakla birlikte bunu da yine bir solukta okuyacaksınız.

Henry Frederic Amiel'dan Aforizmalar


Henry Frederic Amiel

Hakkında: 1821’de doğmuş, 1881’de ölmüştür. İsviçreli bir şair ve filozoftur.

“Kendi insafsızlıklarımızı meşru kılmak istediğimizde Tanrı’yı suç ortağımız haline getiriyoruz. Her katliam bir ilahi eşliğinde kutsal hale getiriliyor ve rahip sınıfı, zaferle sonuçlanan bu alçaklıkların şükran duaları okunurken asla eksik kalmıyor.”

“Bir inancın kullanışlı olması, onun gerçekliğinin kanıtı değildir.”

Woody Allen'dan Aforizmalar

Woody Allen

Hakkında: Allen Stewart Konigsberg adıyla 1935’te New York’ta doğmuştur. Kendisi komedyen, sinema yönetmeni, senarist ve oyuncudur.

“Var olmayan yalnızca Tanrı değil, hafta sonları tesisatçı bulmaya çalışın da görün.”

“Öbür dünyaya inanmasam da, yanımda yedek iç çamaşırı götürüyorum.”

Tanrının var olma olasılığı nedir? - 1

Alt Başlık: Metafizik kavramlar, Tanrı ve Tasarımcı

  Bu soruyu yanıtlamak için ilk önce bir tanrı tanımı yapmamız gerekmektedir. Ancak belli bir dine mensup insanlar arasında (örneğin Müslümanlar arasında) bile her şeyiyle belirlenmiş kişiden değişmeyen bir tanrı tanımı yoktur. Çünkü insanlar, kendi hayat görüşlerine, yaşadıkları toplumun kültürüne, yaşamlarına ve buna bağlı olarak gereksinimlerine, sahip olduğu bilgiye, eğer bir dine inanıyorsa (yani deist değil, teist ise) o dinin tanımlarına ve daha bir çok sebepte dahil olmak üzere bu etkilerin karışımıyla kendine özel bir tanrı tanımı oluşturur. Bu yüzden bu yazıda tanrıyı, evreni yaratan (zorunlu olarak doğaüstü) bir varlık olarak tanımlayacağım.

  Tanrı, metafizik bir kavramdır. Metafizik kavramlar, ancak fenomenleri doğal sebeplerle açıklayamadığımız veya açıklayamayacağımızı düşündüğümüz zaman kendilerinin doğru olduğunu iddia ederler. Eğer bir fenomeni, doğal sebeplerle açıklayabilirsek, metafizik kavramların doğruluk iddiası ortadan kalkar. Buradan da fark edebileceğiniz üzere metafizik kavramların varlığını sağlayan şey, fenomenleri doğal sebeplerle açıklayacak delillerin hiçbir  zaman bulunamayacağına dair duyulan inançtır. O zaman metafizik kavramların varlığı, cahilliğe dayanmakta değil midir?

  Tanrının metafizik bir kavram olması 2 sorunu da yanında getirir. İlk sorun tanrının nedeni olmak istediği fenomenlerin doğal yollarla açıklanması imkansız olsa bile (ki şunu ana kadar öyle bir şey olmadı; olacağa da hiç benzememektedir. Çünkü evren büyük patlamadan itibaren birikimsel bir süreç ile bu hale gelmiştir. Doğal yollarla gelişen ve değişen bir evrenin doğal yollarla açıklanamaması ancak ya bizim bilimsel tezlerimizden birinde hata yaptığımızı ya da elimizdeki bulguların yeterli olmadığını gösterir ki bu da geriye tanrı kavramını kullanma şansını (şu anlık) sağlayan tek bir soru bırakır. Bu evrenin var olmasına neden olan bir yaratıcı var mıdır?) bunu yapanın tanrı olduğunu ispatlayamayız. Çünkü başka metafizik kavramlar da ortaya atılıp tanrının, sebebi olduğunu iddia ettiği fenomenlerin sebebi olduğu iddia edilecek; ancak tanrı da dahil olmak üzere ortaya atılmış olan tüm metafizik kavramlara ait delil olmayacağı için (metafizik kavramların delilsizlikten ortaya çıktığını belirtmiştik) hiçbirinin doğruluğu kanıtlanamayacaktır. Sadece herhangi birisinin doğru olduğuna inanabiliriz. Ancak bunun hiçbir önemi olmayacaktır.

  İkinci sorun ise bilimin tanrı kavramını neredeyse gereksiz saymasıdır (bilim her zaman bir hata yapmış olma olasılığına karşı bir hata payı bırakır. Ancak bazı önermeler o kadar çok delille desteklenir ki tersini iddia etmek neredeyse aptallıkla eşdeğerdir). Bilim, yöntembilimsel doğalcıdır. Yöntembilimsel doğalcılık, açıklanmak istenen şeyin açıklamasını (nedenini) ilk olarak doğal yollarda aramaktır. Eğer açıklanmak istenen şey, hiçbir şekilde doğal yollarla açıklanamıyorsa o zaman metafizik kavramları da değerlendirmeye alabilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir şey vardır. Bilim, birikimsel bir süreç olarak işler ve bunun sonucu olarak da evreni açıklayan kapsamlı bir sistem ortaya çıkarır. Eğer şu anda elimizdeki bulgular bazı şeyleri açıklamaya yetmiyorsa, bu hiçbir zaman yetmeyecek demek değildir. Bulgularımız arttıkça sorunu çözebiliriz. Kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı değildir. Peki bu söz aynı zamanda (tanrı da dahil olmak üzere) metafizik kavramlar için de geçerli midir? Yanıt, hayırdır. Çünkü metafizik kavramlar bilgilerimizdeki boşluklardan doğarlar. Diğer bir deyiş ile onun varlığını destekleyen şey kanıtsızlıktır. Eğer bilgi boşluğumuzu kapatırsak metafizik kavram yok olacaktır. O zaman tanrı cahilliğimizi kapatmak için yarattığımız bir perde olmasına karşın aslında cahilliğimizin tam bir yansıması olan bir kavram da değil midir?

  Bu güne kadar tanrının varlığını kabul ettirmek için en çok kullanılan iddia “ Bir iğne ustasız, bir resim ressamsız kendi kendine oluşamazken bu kadar karmaşık olan bu evren nasıl bir yaratıcı olmadan var olabilir?” dir.
Bir iğnenin veya resmin karmaşıklığı onun bir yaratıcısının olduğunu göstermez. Bütün gözlemler ve bunun sağladığı deliller iğnenin veya resmin bir yaratıcısı olduğu yönündeyse onun bir yaratıcısı olduğunu söyleyebiliriz. Biz resim yapan insanlar görüyoruz ve resimlerin kendi kendilerine oluştuklarını gösteren hiçbir delile rastlamadık. İşte bu yüzden diyebiliriz ki “ Resimlerin bir yaratıcısı vardır.” Ancak bir çiçek veya yıldız tamamı ile doğal (tanrısız) bir şekilde kendiliğinden oluşmaktadır. Tanrı tarafından yaratılmış bir çiçek de görmedik. Yaratılış ile doğal oluşum arasındaki fark birisinin tasarlanıp, diğerinin tasarlanmamış olmasıdır. Evren doğal bir şekilde birikimsel bir şekilde gelişmekte ve değişmektedir, tıpkı biz insanlar gibi. Evrende gördüğümüz bütün karmaşık dediğimiz yapılar da bu birikimsel sürecin bir ürünüdür. Basitten karmaşığa doğru alınan bir yoldur bu. Ancak tanrının birikimsel bir süreçle var olmamış yani hep aynı derecedeki karmaşıklığa sahip olduğu iddia edilmektedir. Eğer bunu böyle kabul edebileceksek neden evrenin de hep var olduğunu iddia edemeyelim? Tek gereken bir ilk etkidir ki evrenin bunu kendi içinde barındırması ve bu sayede büyük patlamanın gerçekleşmesi, tanrı fikrinden daha muhtemeldir. Hakkında neredeyse hiçbir şey bilmediğimiz, kesin bir tanımı olmayan (nedenlerin önceden belirtmiştik) tanrı kavramının neden var olduğu iddiası gerekçelendirilmelidir. Sanırım bizim de inanmamız beklenen bu kavram hakkında sorular sormaya hakkımız vardır. Başlangıç olarak “tanrı hep var mıydı? Neden evreni yarattı?” Eminim ki inançlı insanlar bu 2 soruya da, bunun gibi diğer sorulara da yanıt vereceklerdir. Ancak bu yanıtlar delille değil mantıksal yordam ile olacaktır; daha doğrusu hatalı bir mantıksal yordam. Çünkü mantıksal yordam, bilmediğimiz şeyleri bildiklerimizle açıklamaya çalışmaktır. Bilmediğimiz şeyleri, tanrı gibi bilmediğimiz başka şeylerle açıklamaya çalışmak ise anlamsız bir atıp tutma oyunudur ve sorunu daha da büyütmekten başka bir işe yaramamaz. Evrenin nasıl oluştuğunu açıklamaya çalışırken, cevabı test edilemez (doğrulanamaz), yanlışlanamaz ve kesin bir tanımı olmayan kavramın getirdiği sayısız soru, ana soruyu hem gölgede bırakır hem de çözülemez hale getirir. Olasılıklar havuzunun dışından bir yanıt seçmenin hatta yaratmanın mantıklı bir tarafı yoktur.

Not: Yazının devamı, yazının sonundan da fark edebileceğiniz üzere olasılıklar üzerine olacaktır.

Şeytanın Papazı